Milliyet gazetesi yazarı Hasan Cemal, 2 yıl aradan sonra yeniden Kandil’e çıktı. Murat Karayılan’la görüştü..
PKKnın ilk kontrol noktasındayız. Bayrak çekilmiş, Aponun renkli bir resmi asılmış.
2011 çözüm yılı olmalı, yoksa direniriz. Çok kritik bir kavşaktayız. TBMM tatile girmeden önce milletvekili krizi ve yeni anayasa konusunda olumlu bir tavır belirlerse, barış sürecini derinleştirir
Artık şiddet istemiyoruz. Bölücü değiliz. Başkan Apo bir ay önce devlete üç protokol verdi. Bu protokoller barış için ikinci açılım niteliğindedir, şiddetin tümden devre dışı bırakılmasını öngörüyor
{3}
ERBİL
Kandil Dağının eteklerinde bir yer. Cumartesi, 25 Haziran 2011. Vakit, öğleye doğru. Ulu bir ceviz ağacının gölgesinde oturuyoruz. Güm güm, güm güm.
Top sesi!
Sanki arkamda atılıyormuş gibi… Dönüp bakmadan edemiyorum. Murat Karayılan, tedirginliğimi fark edince:
Buraya uzaktır diyor, İran ara sıra havan topu atar bizim taraflara… PJAKla ilgili tavrımızdan memnun değil. İranın meselesi PJAK… Ama onlar da Kürt, bizim kardeş örgütümüz.
Yine güm güm!
Hangi coğrafyada bulunduğunu sakın aklından çıkarma diyen top sesine çabuk alışıyorum.
Etraf güzel. Ceviz ağaçları, kırmızı çiçekleriyle narlar, meyve vermiş dut ağaçları… Yeşillikler arasında barışı konuşuyoruz, savaşı bitirecek barışın koşullarını ya da yol haritasını…
PKKnın Kandildeki lideri Murat Karayılanın şu sözünü not ediyorum:
2011 çözüm yılı olmalı!
Hemen ekliyor:
Yoksa direniriz.
Şu noktaları teker teker vurguluyor:
1- Biz artık sorunu şiddetle çözmek istemiyoruz. Silahı devre dışı bırakmak istiyoruz.
2- Bölücü değiliz. Türkiyeyi bölmek istemiyoruz.
3- Çok kritik bir kavşaktayız. TBMM şu sıralar tatile girmeden önce milletvekili krizi ve yeni anayasa konusunda olumlu bir tavır belirlerse, barış sürecini derinleştirir, kalıcı kılar.
4- Başkan Apo, bundan bir ay önce İmralıda devlete üç protokol verdi. Birinci açılım 2009da sonuçsuz kalmıştı; bu protokollar ikinci demokratik açılım niteliği mi taşıyor? diye soruyorsanız evet derim.
5- Başkan Aponun bu üç protokolünün öngördüğü yol haritası, Kürt sorununda yeni bir açılımdır. Demokratik anayasal çözüm sürecinin başlatılması ve şiddetin tümden devre dışı bırakılması… Yani barış açısından çok önemli bir açılım…
İki yıl önce iki yıl sonra…
Kandile ilk kez iki yıl önce 2009un Mayıs ayı başında gelmiştim. Ama o tarihte bir başka yoldan, Ranya üzerinden çıkmıştık dağa.
Dağların arasında, derin vadilerde daha çok kaçakçıların kullandığı bir kenarı uçurum olan katır yollarını yüreğim ağzımda geçerek gelmiştik bir PKK kampına…
Bu kez yolumuz asfalttı.
Ya da önemli bir bölümü…
Sabah beşte, gün ağarırken Erbildeki otelimizden beni ve Namık Durukanı gelip aldı Zagros, Nissan kamyonetiyle.
Dedi ki:
Hasan abi, sen şimdi Dersimli bir Zazasın…
Dersimli Zaza…
Dogridir! On beş yıl önce oglun daga çıkmıştır. Sen şimdi onu özlemişsin, görmeye gelmişsin. Namık da senin yanında yardımcı olmak için, zira sen ihtiyarsın…
Başımı sallıyorum.
Zagros, Dogridir diye onay veriyor:
Şu gazeteci yeleğini de çıkar üstünden. Not defterini sakla. Kontrol noktalarında da şöyle bir asker selamı çak.
Yola koyuluyoruz.
Önce Selahattin, Şaklava… Sonra Heliz, Halifan… Diyananın çevre yolundan Kandil Dağının eteklerine…
Teypte Ahmet Kaya söylüyor:
Ben yandım
Siz yanmayın
Allah aşkına!
Dağlar gitgide heybetli bir hal alıyor. Revanduz… Dağların arkası İran sınırı, 50 kilometre… Gürül gürül su akıyor, vadinin içinden.
Zagros türküyü değiştiriyor:
Yollar gider Zagrosa
Cudiye
Dağlar bize hediye!
KDPnin son kontrol noktası