Hürriyet Gazetesi’nden Zeynep Gürcanlı ve Aysel Alp’in haberine göre: Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’den Türkiye’nin gündemine oturan bir gazeteci, Ahmet Şık’ın kitabı hakkındaki açıklaması, toplantılan kitabı internetten indirip okuduğu açıklaması hafta sonu boyunca tartışıldı. Ancak Ergün’ün, bir başka gazeteci, Hrant Dink konusundaki sözleri daha büyük bir tartışma çıkarmaya aday. Bakan Ergün, Türk Ceza Kanunu’nun 301’in maddesinde yapılan ilk değişikliğin, Dink cinayetinin önünü açan gelişmeleri tetiklemiş olabileceğini söyledi.
21. yüzyılda birçok şeyin yasak olmaktan çıktığını vurgulayan, yasal altyapının da buna göre kurgulanması gerektiğini belirten Ergün’ün ana mesajı şu;
İş yasaları yapmakla bitmiyor; Bunun bir de uygulama aşaması var.
Bakan Ergün’ün tartışılacak sözleri de, bu mesajı örneklerle somutlaştırdığında geldi. Çünkü Ergün, sözlerini somutlaştırırken, Türkiye yakın tarihinin en tartışılan olaylarından birini, Hrant Dink cinayeti örnek gösterdi.
PATIR PATIR 301 DAVALARI AÇTILAR
“Bazen yasa imkan verse bile uygulamacı, iyi yorumlamıyor. Biz bunu, en önemli örneği Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesi. Bu maddede hata yaptık. Dedik ki, savcılar mutlaka bu konuda özgürlükçü yorum yaparlar. Bu tür davaların açılıp açılmayacağı daha önce Adalet Bakanlığı iznine bağlıydı. Biz bunu 2005’te TCK’de kaldırdık. Dedik ki, savcılar baksınlar, açılması gerekiyorsa açsınlar, gerekmiyorsa açmasınlar.
Niçin Adalet Bakanlığı’na gelsin bu konular dedik. Ama savcılar patır patır 301 davaları açtılar…”
Ve Bakan’ın deyimiyle, “patır patır” Hrant Dink aleyhine açılan davalar, ortamı gerdi, provokasyonlara yol açtı ve sonuçta suikast gerçekleşti;
İşte Bakan’ın sözleri;
“Aslında Hrant Dink cinayeti ortaya çıktı. Eğer 301. madde ile ilgili 2005 yılında bu öngörü olabilseydi, ‘bizim savcılar pat pat dava açarlar, bu işi özgürlükçü biçimde yorumlamazlar, önüne gelen bu davalara muhatap olur’ diye bakmış olsaydık, Adalet Bakanlığı izni devam ederdi. Muhtemelen Adalet Bakanlığı da Hrant Dink ile ilgili konularda, onun yazdıkları, söyledikleri konularda izin vermezdi, büyük bir ihtimalle de böyle bir dava açılmazdı.”
Açılan davalar sonucunda, ciddi tepkiler, protestolar geldiğini belirten Ergün, şöyle devam etti;
“Kerinçsizler falan, protesto yaptılar, eylemler örgütlediler, yumurtalar attılar adamın üstüne. Acaip provakatif tablolar ortaya çıktı Hrant Dink’in yargılandığı davada. Provakatif eylemler, sonunda gitti gitti Dink cinayetine kadar vardı. Karşımıza böyle bir tablo çıktığını görmüş olduk.”
Ergün, sonradan 301’i yeniden gündeme aldıklarını ve bu tür davaların açılmasını yeniden Adalet Bakanlığı iznine bağladıklarını vurguladı.
ANAYASA MAHKEMESİ’NE BAŞÖRTÜSÜ ELEŞTİRİSİ
Bakan Ergün’ün, yasaların özgürlükçe şekilde yorumlanması konusunda verdiği bir başka örnek de üniversitelerdeki başörtüsü yasağı.
“Bazen hukuki metin çok iyi olsa bile yorum özgürlükçü olmazsa, dar bir yorumla hareket edilebiliyor. Bunu herkesin iyi değerlendirmesi lazım. Anayasa Mahkemesi kararlarında da gördük bunu. Anayasa’dan çok şikayet ediyoruz mesela biz. Metninden de ruhundan da şikayet ediyoruz. Ama her şeyi kötü değil. O anayasada bile güzel şeyler var” dedi Ergün ve sözü, Anayasa Mahkemesi’nin üniversitelerde başörtüsünü yasaklayan kararına getirdi;
“Anayasa mahkemesi, anayasayı yorumlama tekeline ben sahibim diyor. İyi de, öyle kötü yorumluyorsun ki, anayasanın metni senin yorumundan daha iyi. O kadar kısıtlayıcı hürriyet bağlayacı yorumlama getirdi ki. anayasanın tanıdığı özgürlükler hepsi mahkemenin yorumuyla ortadan kaldırıldı. Anayasa daha fazla özgürlük tanıyordu. Mahkeme yorumlarıyla bu hürriyetleri tamamen ortadan kaldırdı. Üniversite öğrencilerinin üniversitelerde hürriyetlerinin kısıtlanmas