Kürtler niye içeriden konuşamasın
İçeriden konuşmak önemlidir. Kapalı yapılarda değişim, içeriden konuşmakla başlar çünkü. Hayatın karşısında had ve hatır gözetmeyen iç tepkilerimizin, hakikatle usulca yüzleşirken açıklarının üstünü örtmeyen iç muhasebemizin dışa taşmaya başlamasıdır içeriden konuşmak. Nihayetinde, Kral çıplak demekten daha cesur bir şey varsa, Biz çıplağız, ben çıplağım diyebilmektir.
Yıldıray Oğurun dünkü muhteşem yazısı, hem içeriden bir konuşmaydı hem de içeriden konuşmaya bir davet. Palmer Komisyonu Raporunu okumak gibi, Mavi Marmara olayının vardığı nokta konusunda ahkâm kesenlerin çoğunun yapmaya nedense gerek görmediği bir işe girişen Yıldıray, raporun hakkaniyetli bölümlerinin altını çizdikten sonra, Peki biz ne kadar dürüstüz deyip, soruyordu:
İsrailli komandolara karşı direnmek için gemiden demir parçalar koparıp sopa yapmak, önceden güverteyi korumak üzere gönüllüler belirleyip, İsraile karşı neredeyse küçük bir cihad planı hazırlamak da neyin nesiydi?
Bu sorunun sorulmasına, bol bol haklılık ve mağduriyet vurgusu yapan itirazlar gelecektir elbet; İsrailin avukatı nevinden nefret naraları atanlar da olacaktır korkarım. Ama soru, bir kez soruldu; hem de Yıldırayın fikir ve inanç dünyasını bilen herkesin teslim edeceği üzere içeriden soruldu. Gerisi gelir; iç konuşmalarımızı kaçınılmaz kılan dürüstlüğümüz, dışa taşma cesaretini bir kez buldu mu, gerisi mutlaka gelir.
Kürt meselesinde de, bugün her şeyden ziyade dürüstlüğe ve cesarete ihtiyacımız olduğuna inanıyorum. Bir kez daha, şiddetin karşılıklı taraflarca nedenselleştirilerek mâzur, makûl, hatta gerekli görülebildiği bir döneme girdik zira.