Helen(Yunan) kökenli Selefkos sülalesi, Silifke’yi 300 yıl ellerinde tuttu.
Mirza Turgut’un Kaleminden
Nihayet, M.Ö. 100 yıllarında Anadolu topraklarında Romalılar görünmeye başladı.
Romalılar, Helen kültürü üzerinde oturmakla birlikte, onlardan farklı bir devlet ve toplum yapısına sahiptiler.
Bu nedenle Helen dönemimden kalma birçok tapınağın isimlerini değiştirdiler.
Selefkos’un yaptırdığı Zeus tapınağı da Latince ‘de aynı anlama gelmek üzere Jüpiter olarak değiştirildi.
Roma imparatoru Cesar’ın öldürülmeden önce Silifke ve yöresini ziyaret ettiği ve ünlü roma felsefecilerden Çiçero’nun da Silifke ve yöresinde bir dönem valilik yaptığı tarih kayıtlarına geçmiştir.
Cesar, M.Ö 44 yılında üvey evladı Brütüs tarafından öldürüldü.
Cesar’dan sonra komutanlar arasındaki taht kavgaları hızlandı.
Cesar’ın yakını olan Antonius Tarsus’a yerleşti; Cleopatra ile burada buluştu.
Ve işte o yıllarda bugünkü Filistin topraklarında bir Yahudi ailesinin çocuğu olarak İsa dünyaya geldi.
İsa; henüz genç yaşlarında Roma sisteminin kokuşmuşluğuna itiraz etmeye başladı.
Romalılarla işbirliği yapan Yahudi din adamları İsa’nın öldürülmesini talep ettiler ve nihayet 33 yaşındaki İsa, çarmıha gerildi.
Evet, İsa 0 yılında doğmuş ve 33 yıl sonra öldürülmüştür.
İsa’dan üç yıl önce Tarsus’da doğan St. Paul’de Yahudi ailesinin çocuğu idi.
İsa’nın ününü duyduğu için Kudüs’e gitmişti.
St. Paul, İsa’nın öldürülmesinden sonra Anadolu’ya kaçtı ve İsa’nın din anlayışını yaymaya başladı.
St. Paul, her gittiği yerde dışlanıyordu.
Çünkü, Helen ve Roma döneminin egemen din anlayışı çok tanrılı pagan dini idi.
St. Paul ise tek tanrılı dini, yani hristiyanlığı yaymaya çalışıyordu.
Isparta’nın Yalvaç beldesinde epeyce etkili oldu; hakkında ölüm kararı alınınca Konya’ya kaçtı.
Konya’da gizli gizli vaazlar verirken, pencere kenarında genç bir kız onu dinliyordu. 17 yaşlarındaki bu kızın adı Thekla idi.
St. Paul Thekla’yı müthiş etkilemişti.
Böylece hristiyanlık din hiyerarşisinde st pool’den sonra gelen bildiğimiz Aya Thekla tarih kayıtlarına geçmeye başladı.
St Pool Konya’da Roma’da gitmişti. Roma da İmparator Neron tarafından yasadışı faaliyetler yürüttüğü gerekçesi ile öldürüldü.
Thekla, kendi dinsel amaçlarını gerçekleştirecek güvenilir bir yer arıyordu.
Yeni yer, Zeus’un kızı Atena’nın yönettiği Silifke’den başkası olamazdı.
Havariun Thekal M.S 50’li yıllarında Konya’dan Silifke’ye gelmişti.
Yani azize Thekla, rastgele değil, bilerek Silifke’yi seçti ve bugün Meryemlik olarak adlandırdığımız mağarada yaşamaya başladı
Thekla, Tıp ve Tarih gibi konularda çok bilgiliydi ve civar köylüleri bilgisi ile tedavi ediyor ve böylece hedeflerine ulaşıyordu.
Bu duruma, çevrenin egemenleri tepki gösterdi ve bakire Thekla’nın üzerine taciz etsin diye gençleri gönderdiler.
Daha başka biçimde tacizlere uğradı, ama hiç kimse onu öldürmeye cesaret etmedi, edemedi.
Evet, Thekla bilerek Silifke’yi seçmişti, çünkü Silifke halkı o zamanlar bile farklı inançlara saygılı bir kültür geliştirmişti.
Thekla, yaşadığı mağarada hristiyanlığı yayarken, Roma dini olan Zeus ve kızı Atena’ya karşı da yepyeni bir dini sembol oluyordu.
Bütün baskılara rağmen, civar köylüler Thekla’ya her gün yiyecekler getirdiler ve yaşamasını sağladılar.
Nitekim, örneğin hocası St. Paul, Neron tarafından Roma’da öldürülmesine ve bir çok hristiyanın benzeri süreçten geçmesine rağmen, yine de Romalıların egemenliğindeki Silifke’de Aya Thekla, bir nevi özgür yaşamıştır.
Thekla’nın Silifke”de yaşamış olması, Hristiyan dünyası için Silifke’yi önemli kıldı. Öte yandan, kimi kaynaklardan,
Devam edecek…