Kuzey Afrika ülkelerinden Tunusta üniversite mezunu işsiz işportacılık yapan bir gencin, kendisini yakmasıyla başlayan ve diktatörlere karşı çıkan kitlesel tepkiler, adına da yasemin devrimi denilen hareket, Arap ülkeleri içinde önemli ve farklı bir özelliğe sahip olan Mısır da bir milyon insanın harekete geçmesini ateşledi Mısır da 18 gün süren Tahrir meydanındaki otuz yıldır iktidarda olan Hüsnü Mübarek diktatörlüğünü al aşağı etti ve bu Halk Ayaklanmaları tarihe 11 Şubat devrimi olarak geçti Bu devrim, çeşitli çevrelerde yoğun bir tartışmayı da beraberinde getirdi Diktatörlere karşı sokaklara dökülen insanların ortak paydası,yoksulluk,demokrasi ve özgürlüklerden yana olan tüm düşünen ve duyarlı olan toplumun değişik katmanlarını dünyanın dört bir yanında yankı bulurken; doğal olarak ta bizde bu tartışmaların içinde yer aldık
Mısır da on sekiz gün süren Tahrir meydanında toplanan halkın lirik duygusu; siyasi,inanç ve kültür ayrımı yapmadan yoksulluk,özgürlük ve demokrasi talep etmesi her şeyin üstünde değerlendirilmeli..Bir milyon insanın 18 gün meydanda direnmesi ve silaha sarılmaması demokratik bir kültür dersi olsa gerek tüm insanlığa Tahrir meydanındaki kitlesel gösteri, Mısırın diğer illerinde de gösterilere destek vermesi,uluslar arası kamuoyu desteğini bulması önemli bir işaretti..Yalnız diktatörlere karşı yapılan gösterilerde insanların ortak sloganları demokrasi ve özgürlük olması,kahrolsun Amerika ve İsrail gibi sloganların yer almaması dikkate değer ve üzerinde durulması gereken bir gelişme olarak görülmeli..İslam ülkelerini ayırt etmeden söylemek gerekirse, toplumların yüzde otuzu yoksulluğu yaşarken,işsizlikte bu oranda seyrettiğini istatistik rakamlar doğruluyor..
Mısır ve Arap ülkelerindeki gelişmelere bakış
İslam ülkelerindeki halk hareketleri, bizde iki farklı görüşü öne çıkarttı Bu halk ayaklanmalarını sanayi toplumunun argümanlarıyla ve soğuk savaş mantığıyla yorumlayanlar(Leninist ulusalcı solcular) oldu birde ben denizinde içinde olduğu kesim tarafından, küreselleşme boyutuyla değişen dünya konjonktürüyle analiz edenler oldu Sanayi toplumun kurumları ve argümanlarıyla algılayanlar;bu Mısır halkı yani tüm İslam ülkelerini kapsayacak biçimde değerlendirenlerin savı;İslam ülkelerinin demokrasi geleneğinin olmadığı(doğrudur) devrimi yapacak güçlü bir işçi sınıfın da olmamasından yaklaşıldı,hatta daha da ileri giderek;bu devrim İran devrimine dönüşür, yani şeriatı getirirden yola çıkıp,meydanlara dökülen insanları yönetecek bir liderlerinin olmadığı,örgütlü bir hareket ne yapacağını bilemez,ilkesiz gibi,akıl hocalığı yapmaya varan görüşler ortaya atıldı..Hatta daha da ileri giderek biz yapamadık Türkiye de devrimi de;Mısır halkı mı yapacak diyecek kadar küçümsenen tezler ortaya atıldı
Sanayi devrimini tamamlamamış toplumların, bilgi toplumunu algılaması zordur ama bilgi toplumunun insanlığa verdiği yenilikler teknolojik anlamda hayal edemeyecek, sanayi toplumunda da rastlanmamış halk hareketlerini tetiklemiştir Bu sivil itaatsızlık dağılan devletçi sosyalizmden, balkanlardaki gelişmelerden, en son İran da yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimine, adil olmayan seçime gösterilen muhalefetin sokaklarda gösterdiği direnişler ve muhalif olan İranlılar tüm dünyaya cep telefonlarıyla muhabirlik yaptılar. Mısırdaki halk ayaklanması iki kıtada saltanat süren İslam ülkelerindeki kralların ve diktatörlerin korkulu rüyası olmuştur
Sanayi toplumunun sosyolojik yapısı
Sanayi toplumunda devrimin öncüsü işçi sınıfıydı ve onun taşıyıcı örgütü işçi sendikaları ve işçi sendikalarına destek veren meslek kuruluşlarıydı..Değişmez bir tezi vardı işçi sendikalarının; fabrikaların bacaları tüttüğü sürece topluma ve dünyaya biz yön veririz,üreten biziz yöneten de biz olacağız bizim kabul etmediğimiz ekonomik ve sosyal politikaları hiçbir güç hayata geçiremez deniliyordu ve bu tez ve argümanlar on yıllarca da sürdü Sanayi toplumunda,toplumların zenginliğinin ölçüsü çel