Yaklaşmakta olan yerel seçimler öncesi partiler aday
belirleme süreçlerinin önemli bir kısmını bu kez ittifak ile ilgili
çalışmalara, kimi gizli kimi açık görüşmelere ayırmış durumdalar.
Kendisini en rahat hisseden AK Partiden tutun da, 24 Haziran
sonuçlarının önüne koyduğu tablo nedeniyle en tedirgin MHP' ye, muhalefet
cephesinde yer alan CHP' den HDP' ye ve bu seçimlerin yeni aktörü İYİ Partiye
kadar siyasi yelpazede yer alan tüm oluşumlar tedirgin…
Örneğin AK Parti:
Hem Mecliste ele geçirdiği çoğunluk hakimiyetini
kaybetmemek, hem de İstanbul Ankara gibi mihenk taşlarını kaybetmemek için MHP
desteğine ihtiyaç duyduğu malumun ilanı türünden gerçek…
Ancak ittifakın nasıl gerçekleştirileceği meçhul…
MHP cenahında da ittifakın ne kadar hayati önemde olduğu
biliniyor.
Tarafsız araştırmalar gösteriyor ki, 2014 seçimlerinde 8 il
ve 113 ilçe belediyesini alan MHP, AK Parti desteği olmadan gireceği bir
seçimde 24 Haziran benzeri bir sonuçla karşılaşırsa ancak 3 ilçe belediyesini
kazanabiliyor.
AK Parti MHP arasında durmadan yapılan görüşmeler, birbirine
mahkum iki siyasi hareketin yerelde ittifak gibi hayli güç bir işi hayata
geçirmeleri konusunda ortaya çıkan bilinmezlere, sorunlara çözüm olabilecek
yöntemi bulmakta ne kadar zorlandıklarını da gösteriyor.
Bu nedenle Erdoğan yerelde "gönüllülük esasına dayalı
ittifak" gibisinden yuvarlak ve süreci zamana yayarak, yaşanması olası
gerginlikleri azaltma yolunu seçmeyi yeğliyor.
AK Parti lideri bu nedenle partisinin son danışma
toplantısında 24 Haziran seçimlerindeki "Cumhur İttifakı" yerel
seçimlerde liste ittifakına dönüşmeyeceğini, o çatının yerine 'gönül ittifakı'
kurulacağını söylemekte…
Bunu ifade etse de, aynı Erdoğan kapıları tümüyle kapatmıyor.
Bir yandan iki parti yetkililerinin bir araya gelmesini, o görüşmelerin sonunda
da kendisiyle MHP lideri Bahçeli' nin görüşüp son noktayı koyacağını
belirtmekten geri durmuyor.
Erdoğan nasıl ve ne biçimde gerçekleşeceği meçhul 'gönül
ittifakını' öneriyor ama partisinin yetkili konumdaki isimleri kapalı kapılar
ardında, Bahçeli' nin özellikle de Adana ve Mersin' de ittifak görüşmelerini
beklemeden apar topar aday açıklamasını 'emrivaki' olarak nitelendiriyor.
Gerçekten de çoğu AK Partili, bir yandan yerel seçim
ittifakını ortaya çıkan kader birliğinin vazgeçilmezi olarak ortaya koyan
Bahçeli' nin, bu konuda samimiyse ikili görüşmelerle ortaya çıkacak sonucu
beklemesi gerektiğini, oysa MHP' nin Adana ve Mersin adaylarını belirleyerek AK
Partinin hareket alanını daralttığını, örneğin AK Parti kurmayları tavanda
ortaklığa 'evet' dese de, Mersin gibi MHP' nin son seçimde beşinci sıraya
düştüğü bir ilde tabana 'gidin MHP Büyükşehir adayına oy verin' mesajının
seçmende karşılık bulmayacağını çok iyi biliyor.
MHP lideri Bahçeli, İstanbul' da aday göstermeyeceğini, AK
Parti adayını destekleyeceğini deklare ediyor da, İstanbul özelindeki ittifakın
karşılığı Mersin birlikteliği olabilir mi?
Hadi iki parti lideri sonunda el sıkışıp seçime Mersin' de
gizli veya açık biçimde MHP adayını destekleyerek gitti diyelim. Bu durumda 24
Haziran günü AK Partiye oy vermiş 325 bin seçmen kurşun asker mi ki, emir
komutaya uygun sandığa gidip oy versin?
Bu makaleyi kaleme aldığım saatlerde MHP- AK Parti' den üst
düzey yetkililerin olası bir ittifaka ilişkin resmi görüşmelerinin ilki
sonrasındaki değerlendirmeleri medyaya yansıdı.
AK Parti Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş, görüşmenin ardından
MHP ile Cumhur ittifakıyla başlayan birlikteliğin önemini vurgularken, o
ittifakın yerel seçimlerde uygulanmasıyla ilgili güçlükleri sıralamaktan da
geri durmadı…
" (…) Genel seçimlerde olduğu kadar rahat bir yerel seçim
ittifakından söz etmiyoruz. Çünkü genel seçimlerde ittifakların yasal alt
yapısı vardı. Herkes kendi partisine oy verdi ve nihayetinde ittifak içerisinde
olan partilerin müşterek oyları toplanarak müşterek bir sonuç elde edilmiş
oldu. Şimdi burada böyle bir yasal alt yapı olmadığı için zorluklar var.
Bunları da iki parti heyetleri görüşerek bazı konularda teknik çalışmalarımızı
sürdürerek tekrar bir araya geleceğiz.(…)"
Kurtulmuş gerçek tabloyu ortaya koyuyor ancak teknik çalışma
derken neyi kast ettiği konusunda sır vermiyor.
Teknik çalışma derken örneğin Cumhur ittifakına benzer
ittifaklarla gidilecek yerel seçim sonucu ortaya çıkacak Büyükşehir Belediye
Meclis üyeliklerinin dağılımında da 24 Haziran seçimlerine benzer bir hesaplama
yöntemini kast ediyor olabilir mi?
Örneğin, illerin Büyükşehir ve hatta İlçe Belediye
Meclislerinin oluşacak ittifaklar çerçevesinde şekillenmesi ve Belediye
Başkanlarını bugün olduğu gibi seçmenin doğrudan seçmesi yerine Belediye
Meclislerince belirlenmesi…
Günümüz koşullarında akılları zorlasa da yukarıda
özetlediğim yönteme aslında Türkiye yabancı değil. Cumhuriyetin kurulmasından
başlayarak 1961' e kadar Belediye Başkanlarını Belediye Meclisleri kendi
içinden seçiyor.
O yöntem raflardan indirilip yeniden hayata geçirilebilir
mi?
Anayasanın 127. maddesi; mahalli idareleri "seçmenler tarafından
seçilerek oluşturulan kamu tüzel kişilikleri" olarak tanımlıyor. Anayasada
belediye başkanları değil de mahalli idarelerden söz edilmesi, belediye
başkanlarını doğrudan seçmenin değil de meclis üyelerinin seçmesine yönelik bir
hamleye yol açar mı?
Sorunun kendisi günümüz koşullarında zorlama bir mantık içerse de, asıl
sorun bunun hayata geçirilmesinden çok, anayasanın seçimlerle ilgili kuralları
kesin dille belirleyen 67. maddesi ve bu maddede tanımlanan "seçim
kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl
içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz" hükmü…
AK Parti ve MHP' nin o maddeyi bir kereliğine de olsa
değiştirme düşüncesini hayata geçirmesi için en azından CHP desteğine ihtiyacı
var.
CHP böylesi bir değişikliğe neden omuz versin?
Şeytanın avukatlığına soyunduğumun farkındayım. Ve yukarıda
dillendirdiğim planların AK Parti-MHP görüşme masasına getirildiği de zor
ihtimal…
Ama son yıllarda o kadar çok "yok canım o kadarı da
olmaz" dediğimiz şeyin gerçekleştiğine tanık olduk ki, akılları zorlayayım
istedim…
Umarım hukuku zorlayan yollar denenmez.
Umarım seçmenin dediği olur…