Graham E. Fuller, ‘Ortadoğu’da yaşananlar yeni bir çağın başlangıcı’ diyor. Fuller, ‘ABD’nin 21’inci yüzyılın Amerikan yüzyılı olacağı hayali çöktü. Artık aralarında Türkiye’nin de olduğu başka aktörler sahnede’ görüşünde
Satırarası…
Ortadoğu bir süredir oldukça hareketli günler yaşıyor. Tunus’ta başlayan eylemlerin ardından Mısır günlerdir bir türlü sakinleşmiyor. Yemen, Ürdün ve Suriye’de de irili ufaklı bazı gösterilere şahitlik ediyor, Ortadoğu’daki yönetimlerin ‘domino etkisiyle’ birbirleri ardına devrilip devrilmeyeceğini tartışıyoruz hararetli bir biçimde günlerdir. ABD’nin ilk başlardaki temkinli tavrı, yerini yavaş yavaş değişim yanlısı bir söyleme bıraktı. Biz de Ortadoğu’yu ve dünyanın geleceğinin bu olaylardan nasıl etkileneceğini Amerikan Ulusal İstihbarat Kurulu (CIA) adına Türkiye ve pek çok Ortadoğu ülkesinde görevler yapmış olan Graham E. Fuller’e yorumlattık. CIA’in eski Başkan Yardımcısı Graham Fuller ‘Türkiye’nin Yeni Jeopolitiği’, ‘Türkiye’nin Kürt Sorunu’ kitaplarının da yazarı. Halen Kanada’daki Simon Fraser Üniversitesi’nde dersler veren Fuller, yıllarca bulunduğu Ortadoğu ve İslam coğrafyası üzerine yaptığı değerlendirmelerle tanınmış, Türkiye medyasında oldukça tartışılan bir isim…
CIA’in Ortadoğu ve Türkiye Masası eski Şefi olarak tanıdığımız Graham E. Fuller ile telefonla görüştük. Fuller’in değişen dünya ve Ortadoğu dengeleri ile ilgili AKŞAM’A yaptığı çarpıcı analizler şöyle:
– Neden sizce Ortadoğu’da birbiri ardına gelen bu gösterileri şu anda görüyoruz? Zamanlamanın önemi nedir?
Bence özellikle Arap dünyasındaki sorunlar çok uzun zamandır devam ediyordu ve bu alanda çalışan kişiler yıllardır sorunların ne kadar kötüleştiğinin farkındaydı. Bölgede özellikle ABD’nin desteklediği otoriter liderler konusunda çok büyük rahatsızlıklar vardı. ABD’nin müzakerelerde İsrail ve Araplar arasındaki dengesiz yaklaşımı ve tarafsız bir arabulucu olmayı başaramaması da bu sürece katkıda bulundu. Tüm bu hayal kırıklıkları bir süredir zaten vardı. Bu nedenle 9/11(11 Eylül) olayı bu coğrafyayı çok iyi bilen insanlar için sürpriz değildi. Bu bir şoktu ama bölgeyi bilenler ‘Aman tanrım, bu nasıl olabilir!’ demedi. Çünkü ortada çok fazla neden vardı.
– 11 Eylül ile bu olayları nasıl bağdaştırıyorsunuz?
Bunlar bence aynı hayal kırıklığı, öfke ve hoşnutsuzluk serisinin yansıması. ABD’nin tek başına tüm bu olaylardan sorumlu olduğunu söylemek istemiyorum, öyle değil. Ortada bu olaylara neden olan yerel sorunlar da var. Ama ABD siyaseti bence sorunları kötüleştirdi. Bir başka deyişle 9/11 mevcut olan rahatsızlığın ortaya konulduğu bir ifade yöntemiydi. Bu nedenle, bölgedeki ılımlı değil, en radikal grubun harekete geçmesi şaşırtıcı değildi. Ama şu anda biz, radikallerin yer almadığı, ılımlı olanların devrimci hareketler ve isyanlar için Arap dünyasındaki pek çok ülkede harekete geçtiğini görüyoruz.
– Mübarek’in ve Mısır’ın geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Mübarek kendisi bitti bana kalırsa. Bu, ordunun güç kullanmayı reddettiği günden belli olmuş bir gerçeklik. Ama şu anda kimin Mübarek’in yerine geçeceği konusunda çok özenli bir dans izliyoruz. Bence bir oranda bağımsız görüşleri olan ve eski rejimle ilişkilendirilmeyen herkes geçiş döneminde kabul edilebilir. Ama uzun dönemde halk, seçimlerle ne tür bir lider istediğine karar verecek.
İSLAM DEVRİMİ İHTİMALİ ZAYIF
– Geçiş dönemi sonunda İran’daki gibi İslamcı bir harekete dönüşmesini bekliyor musunuz?
Ben iki hareket arasında yakın benzerlikler görmüyorum. Bu olayda da tıpkı İran Şahı Rıza Pehlevi gibi iktidarda kalma hedefinde olan bir lider (Mübarek) olduğu gerçek. Ama onun dışında daha çok farklılıklar görüyorum. Mesela şu anda ortada Humeyni gibi çok karizmatik ve birleştirici bir figür yok. Sanırım Mısır’ın doğası İran’daki kadar siyasi açıdan şiddetli değil. Ama bekleyip görmemiz gerek tabii ki.
– Müslüman Kardeşler ne kadar radikal?
Türklerin perspektifinden