NOT: Bu makale 2004 yılında kaleme alındı ve yine bu sayfada yayınlandı…Mersine değer katanlar,katkı verenler kitabında da yayınlanacak…
……………………………..
Ülkemizde devlet hep iş kapısı olarak görülmüştür. Her Türk ailesinin en büyük hedefi çocuğunu devlet kapısına sokmaktır.
Bunun için de sürekli olarak siyasetin içinde yer almak zorunda kalmıştır; çünkü biliyor ki bu işler siyasetçi sınıfı aracılığı ile olur.
Bu yüzden siyasetci sınıfı yıllarca devleti kendi seçmen kitlesini memnun etmek için kullandı. Yine bu yüzden devlet küçüleceği yerde giderek büyüdü.
Devlet memuru olduğun zaman proje üretmeye, yeni fikir ve uygulamaları hayata geçirmeye gerek yoktur; çünkü nasıl olsa devlet memuru olunca ömür boyu yaşam garantisi alınmıştır.
Devlet ve devlet memurluğu konusunda bildiğimiz ve tüm hücrelerimize nüfuz etmiş olan kültürümüz budur, tabii bu aynı zamanda Türk insanının ezberidir.
Sıradan devlet memurları için geçerli olan ezberimiz bir fazlası ile müdür düzeyindeki bürokratlar için de geçerlidir.
Onlar devletin yerel temsilcileridir ve hep amirlerine bağımlıdırlar. Kendilerine verilen görevleri yerine getirdikleri zaman bütün sorumlulukları bitmiştir.
Hiçbir yeni proje ve fikir için kafa yormazlar. Kafa yormasını önerenlere de mevzuatları gösterirler ve yüksek sesle şöyle ifade ederler: değişik şeyler yapacağız; ama işte mevzuatlar hep bizi engelliyor…
Evet, bildiğimiz bürokratların davranış kalıpları, görev anlayışları böyledir ve bundan dolayı hiçbir devlet memuru ve bürokrat kınanmaz.
Ancak, alıştığımız değer yargılarımızı, bildiklerimizi, ezberlediklerimizi bozanlar, değiştirenler de var.
Sayıları az ama böylesi gurur kaynağı bürokratlarımız var ve ben onlara “ezber bozucular” diyorum.
Mersin’de ezber bozucuların başında, Halk Eğitim Müdürü Hilmi Dulkadir geliyor….
Hilmi Beyi 10 yıldan fazladır tanıyorum…
Bu süre içinde nice projelere imza attı ve hepsini mevzuatların bütün sınırlayıcılığı koşullarında yaptı.
O, bildiğimiz, alıştığımız bürokratlardan değil.
Oturup, “Ne yapalım, mevzuat bu” diyeceğine, tam tersine mevzuatları halk yararına, halk için yorumladı ve birçok özgün projenin hayata geçmesini sağladı.
Bir baktık, halk kültürlerinin araştırılmasına ön ayak oldu ve hepimize Karacaoğlan’ı yeniden keşfettirdi.
Bir ara Toros eteklerindeki Türkmenler’in yaşamları ve onların ürettiklerini gün yüzüne çıkarken gördük…
Bilgisayar kursu, okuma yazma, kolay okuma teknikleri ve daha şimdi aklıma gelmeyen bir dolu proje günlük rutin iş oldu Hilmi Dulkadir için.
Ve tabii Hilmi Bey’in en önemli projelerinden birisi de “İş Geliştirme Projesi” idi.
Halk Eğitim Müdürlüğü’nün sınırlı olanakları ile bütün bu projelerin nasıl gerçekleştirildiği sorusunun bir tek yanıtı var: Hilmi Bey’in her şeye sevgi ile yaklaşan yönü ile birlikte organizasyon becerisi.
Evet, bu, farklı bir bürokrat.
Onu hiçbir zaman koltuğuna oturmuş, emirler veren birisi olarak algılamadık; çünkü böyle algılanmasını sağlayacak hiçbir davranış göstermedi.
Hemen tüm Mersin kamuoyu onu, enerjik, halkçı yenilikci ve projeci olarak bildi.
Hilmi Dulkadir devlet memuru, müdür, bürokrat konularında bildiklerimizi, geçerli yargılarımızı yerle bir etti..
O bizim ezberimizi bozanların başında geliyor.
Yeni Dulkadirler çıkması dileğimle yazımı bir soru ile bitirmek istiyorum:
Hilmi Bey, Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı bir birimin müdürü iken eğitim ve kültüre bu kadar katkı veriyor; peki ya Milli Eğitim Müdürü olsaydı?