Eğer mümkün olsaydı da 15 yıl öncesi ile günümüz ekonomisinin resimlerini çekebilmiş olsaydık.
Şimdi her iki resmi karşılaştırır, aradaki farkları teker teke işaretleyebilirdik.
İsterseniz yine de bunu yapmayı deneyelim.
15-20 yıl öncesinde ekonomimiz böylesine çeşitlilik içermiyordu.
Ünlü şirketler, yüksek gümrük duvarları ile korunan mallarını çoğu zaman tekel oluşturarak piyasaya sürüyorlardı.
Rekabet ve piyasa ekonomisinin Etik normları henüz oluşmamıştı.
Bu arada tüketici bilinci gelişmemiş ve tüketicileri koruyan yasalar çıkmamıştı.
Çevrenin katledilmesine sanayileşmenin yüksek çıkarları için göz yumuluyordu.
Rekabetin olmadığı koşullarda tüketiciler hem kalitesiz hem de pahalı malları almak zorundaydı..
…
Peki son 15 yılda neler oldu?
Bilişim, üretim ve ulaşım teknolojilerinin gelişmesi, yeni sektörlerin piyasada egemen olmasını sağlarken, ürün çeşitliliği arttı.
Bilgisayar ve cep telefonu sektörü ekonominin çok önemli bir dinamiği oldu.
Gümrük birliği öncesi hazırlıklar ve ardından gümrük birliği süreci, ekonominin piyasa kurallarına göre rekabete açılmasını sağladı.
Rekabetçi ortamı denetleyen rekabet kurumu ile birlikte, sermaye piyasası kurumu ve benzerleri kuruldu.
Tüketici hakları ile ilgili Avrupa standartlarına uygun yasalar çıktı.
Çevre bakanlığı kuruldu.
Öte yandan medya çeşitliliği ortaya çıktı.
Medya çeşitliliği ürün pazarlamasına yeni bir boyut kattı.
Piyasaya giren, girecek olan ürünlerin pazarlanması ve müşteri odaklı hale getirilmesi için yepyeni pazarlama stratejileri gündeme gelmeye başladı.
Rekabetçi ortam, ürünlerin, en ucuz ve en kaliteli bir biçimde müşteriye ulaştırılmasını gündeme getirdi.
Bu ise pazarlara ve iletişim sektörünü her zamankinden daha fazla öne çıkardı.
20 yıl önce aldığımız her hangi bir ürün bozuk çıktığında değiştirmek için canımız çıkıyordu; şimdi ise özürler dilenerek değiştiriliyor ve hatta ödüllendirme bile yapılıyor.
Bu arada kredi kartı sistemi ekonominin en önemli enstrümanı olarak devreye girdi.
Gümrük birliği süreci, rekabetçi ortamı küresel bir düzleme oturttuğu için, ilgili firmalar ulusal ölçekteki rakiplerine karşı değil; aynı zamanda küresel ölçekteki rakiplerine karşı üstünlük mücadelesi vermek durumundalar.
Üstünlük kurabilmek, sadece farklı bir ürünü piyasaya sürmek demek değildir; aynı zamanda, yeni pazarlama stratejileri geliştirmektir.
Bu kadar uzun bir giriş yapmamın nedeni, DR. Ayhan Erdemin yeni çıkan Tüketici Odaklı Bütünleşik Pazarlama İletişimi adlı kitabının ana temasına vurgu yapmak içindi.
Ayhan Erdem,günümüz ekonomisinin en temel sorunu olan iletişim -pazarlama yöntemlerindeki değişimi doktora tezi olarak hazırlamıştır.
330 sayfalık kitap da, rekabet ,iletişim, pazarlama, müşteri memnuniyeti gibi konular ayrıntılı ve saha analizleri yapılarak incelenmiştir.
Ayhan Erdem, daha öğrencilik yıllarında akaryakıt sektöründe çalışmaya başlamıştır.
Yani mutfakta yetişirken akademik eğitimini tamamlamış bir dostumuz.
Bu nedenle kitap genel bir yaklaşım ortaya koymakla birlikte daha çok akaryakıt sektörünün iletişim, pazarlama sorunlarını ele almaktadır.
Ancak, iş dünyası başta olmak üzere, günümüz ekonomisinin işleyişini açıklamaya çalışan herkesin kitabı okumasında fayda olduğunu düşünüyorum.
Kitap, Ekim 2006 yılında piyasaya çıktı.
Tüm kitapçılarda bulunabilir.
Ayhan Erdem şu anda SOİLin Genel Müdür yardımcılığını yapıyor.
Yazıyı, Dr. Ayhan Erdemin hocası Prof. Dr Çağatay Ünüsanın kitaba yazdığı önsözden kimi bölümlerle bitiriyorum:
DR. Ayhan Erdem tarafından yapılan bu çalışma ile bir sektöre ait bütünleşik pazarlama iletişimine ait uygulamalar, tüketici odaklı olarak ortaya konulmuş, tüketici tercihleri, marka, iletişim araçları bir bütün olarak incelenmiştir.
Kuşkusuz araştırma sonuçları ya